İ.Ö 67 dolaylarında Pompeus burayı " cezalandırma sömürgeleri " nin merkezi yaptı. Bu sömürgelerde toplanan Çukurova korsanları çeşitli işlerde zorla çalıştırıldılar. ADANA, Roma ve Bizans İmparatorlarının zaman zaman uğrağı oldu. Justinianus burada kamu binaları yaptırdı. Seyhan üzerindeki Taşköprü de o zamandan kalma bir yapıttır. Yapılış tekniği o günün ölçülerine göre ileridir. İlk önce kanallarla nehrin yatağı değiştirldi, köprü yapıldıktan sonra, nehir yeniden eski yatağına döndürüldü.
Harun-ür Reşid döneminde, kent değişikliklere uğradı. Tebebağ höyüğünün güneyinde, Taşköprü' nün bitişinde, ilkçağlardan kaldığı söylenen kale yıktırılarak, yerine ADANA kalesi yaptırıldı. Bu kaleyi ise daha sonra Mehmet Ali Paşa yıktırdı. 1353' te başlayan Ramazanoğulları egemenliği boyunca, kent oldukça büyüdü. Daha çok güney kesiminde Ulucami, Alidede, Sarıyakup, Sofubahçe (Türkocağı), semtleri gelişti. Bu dönemde Ulucami, Ulucami Mescidi, Tuzhanı, Yağ Camii, Yağ Cami Medresesi, Herhal Mescidi gibi önemli binalar yapıldı. Kentin sekiz kapısı vardı. Bugün, bunlardan yanlız Kalekapısı ve Tarsus Kapısı kalmıştır. O zamanlar Suriye' den ve Kıbrıs' tan küçük ticaret gemileri Taşköprü' ye kadar gelmekteydi.
ADANA, Yavuz Sultan Selim' in Mısır seferinde Osmanlı' lara bağlandı. Ramazanoğulları yine başta kaldı. Bölge 1608 ' de eyalet oldu. Sırasıyla, Konya, Malatya, Şam, Halep eyalatlerine bağlı kaldı. Bir süre Kıbrıs' tan da yönetildi. 1867' de vilayet, bu tarihten sonra da ADANA Sancağı' nın merkez ilçesi oldu. Bu durum, Fransız işgaline kadar sürdü. Fransız işgali sırasında vilayet merkezi Pozantı' ya aktarıldı. İşgal kalktıktan sonra ADANA yeniden vilayet merkezi oldu.
19. yy. başlarında merkez ilçenin 5 bucağı, 391 köyü vardı. Bucakları Karataş, Misis, Yarsuvat-Sırkıntı, Karsantı, Canip Şehri idi. Halk, Türk, Ermeni, Rum ve Araplardan oluşuyordu. Fransız coğrafyacısı V. Cuinet' e göre, o zaman ADANA kent merkezinde 13. 000 Müslüman, 2. 575 Ermeni, 5. 000 Rum, Latin ve İran' lı yaşamaktaydı. Bu dönemde ADANA' da 18 cami, 37 medrese, 8 tekke, 2 Ermeni kilisesi, 1 Protestan kilisesi, 3 Ermeni okuılu, 1 Rüştiye, 28 Sübyab mektebi, 2 Rum erkek okulu, 1 Ermeni kız okulu vardı. Ayrıca 1 hapishane, 29 han, 316 dükkan, iki fırın, iki han, bir tiyatro, belediye binası, hükümet konağı, orman idaresi vardı. Taşköprü' nün yanı başında bir kule bulunuyordu. 1872' de bu kulenin bulunduğu yerde bir hastane yapıldı.
ADANA ' da başta pamuk olmak üzere buğday , arpa, yulaf, susam ve soğan; büyük çiftliklerde de nohut, fasülye, mercimek üretilirdi. Üzüm en çok yetiştirilen meyveydi. Bin beşyüze yakın üzüm bağı vardı. Şarapçılık gelişmişti. Asker giysileri için kumaş dokuyan bir fabrika, ayrıca, 7 pamuk ayıklama makinesi, 5 çırçır makinesi ( Buharlı ) ve 55 buğday ayıklama makinesi vardı. Fransız işgalinde, kömürle çalışan pamuk fabrikaları kuruldu.
Osmanlı yönetimi çeltik ekimine özel bir önem veriyordu. Elverişli topraklara çeltik ekmek zorunluydu. Seyhan, Çakıt ve Görgün Suyu' ndan yararlanılıyordu. Akarsular üzerindeki bentlerle sulama yapılıyordu. Su kenarlarında ortak köy çamaşırhaneleri bulunuyordu. 20. yy başlarında gezgin Dr. Schaffer o dönemin görünümünü şöyle anlatır :
" Halaba taşlarından yapılmış, üstleri düz damlı evler Afrika' daki karınca yuvaları gibi üst üste kurulmuştur. Evler arasında Ermeni manastırı ve kilisesi görünür. Bu fakir yerin, hele bulanık havalarda, büsbütün kasvetli ve acıklı bir görünüşü vardır. Kentin onbin nüfusu olduğu söylenir. Bunların çoğu Hıristiyan Ermenilerdir. Burada Amerikalıların bir kolonisi vardır. Kurdukları yetimler yurdunda kimsesiz çocukları barındırıp beslemektedirler. "
Adana Adının Kaynağı: ADANA'nın tarihine, özellikle özellikle Hitit Krallığı' ndan kalma tabletler ve Çukurova'da yapılan kazılar ışık tutmaktadır. Hitit Krallığı' nın merkezi Boğazköy' de ( Hattuşaş ) bulunan tabletler ve bölgede yapılan kazılar Çukurova' nın yazılı tarih öncesinden beri çeşitli toplımların yerleştiği bir bölge olduğunu göstermektedir.
ADANA' yı kimlerin nasıl kurdukları konusunda elde kesin bilgiler yoktur. Ancak, Bizans' lı Etien' in ilettiği bir söylenceye göre, Uranus' un oğulları Adanos ve Saros, Tarsus' la savaşarak burayı ele geçirmişler. Bunlardan Adanos kente ( ADANA ) Saros' da ırmağa ( SEYHAN ) adını vermiş.
ADANA' nın bulunduğu Çukurova' nın tarihteki adı KİLİKYA' dır. Heredotos, Kilikya adının Fenike Kralı Agenor' un oğlu Kilik'ten geldiğini söyler. Bu ada, İ.Ö 9. yy' da Homeros'un İlyada destanında da rastlanır. Eski bir Kilikya masalında, Çukurova'daki bütün kentleri gök tanrısı Uranos' un kurduğu anlatılır.
Hititler döneminde URU ADANİYA ( Adaniya Ülkesi ) adıyla anılan ADANA eski yazmalarda ve fermanlarda ERDENE, EDENE, EZENE ve AZANA adlarıyla geçmektedir. 1889' da ADANA' da görev yaparken bölgenin tarihi üzerinde araştırmalarda bulunan, daha sonra Asya, Afrika, ve Avrupa'yı dolaşarak Seyahat-ül Kübra adlı kitabını St. Petersburg' da yayınlayan Karçılzade Süleyman Şükrü Bey, Adana' nın ilk adı olan " BATANA" nın İslamiyetten sonra ADANA' ya çevrildiğini ve bu adın "... fi ezenil arz " ayetinden esinlenerek verilmiş olduğunu yazmaktadır.
ADANA'YA BUGÜN'E DEĞİN VERİLEN ADLAR
ADANOS , TA ADANA, URU ADANIYA, ERDENE, EDENE, EZENE, BATANA, ATANA,AZANA, ADANA
İ.Ö. 1900 Luvi Krallığı | 1353-1517 Ramazanoğulları Dönemi |
İ.Ö. 1500 Arzava Krallığı | 1517 Adana' da Osmanlı egemenliği |
İ.Ö. 1500 Kizvatna Krallığı | 608 Müsellimlik dönemi |
İ.Ö. 1530 Hititler | 1691-1699 Zorunlu iskan girişimleri |
İ.Ö. 1200 Kue Krallığı | 1833-1840 Mısırlı İbrahim Paşa dönemi |
İ.Ö. 713-663 Asurlular | 1865 Fırka-i İslahiye Çukurova'da devlet otoritesini yerleştirmek için ADANA' ya geldi. |
İ.Ö. 663-612 Kilikya Krallığı | 1864-1865 İngilizler ve Fransızlar ADANA ile ilgilenmeye başladılar. |
İ.Ö. 621-333 Pers Satraplığı | 1867 ADANA Halep' ten ayrılarak bağımsız bir vilayet oldu. |
İ.Ö. 333-323 Makedonya Krallığı | 1886 ADANA-Mersin demiryolu açıldı. |
İ.Ö. 312-133 Selökid Krallığı | 1900 Almanlar ADANA ovaları ile ilgilenmeye başladılar. |
İ.Ö. 178-12 Çukurova Korsanları | 1-14 Nisan 1909 ADANA' da karışıklılar ve Ermeni olayları. (ADANA Vakası) |
İ.Ö. 12- İS 395 Romalılar Dönemi | 1916 Yıldırım Orduları ADANA' da karargah kurdu. |
395-653 Bizans İmparatorluğu | 22 Kasım 1918 Osmanlı Hükümeti ADANA dolaylarının Pozantı' ya kadar boşaltılmasına karar verdi. |
651 Çukurova İslam Egemenliğinde | 17 Aralık 1918 Fransız güçleri Mersin' e çıkartma yaptı. |
786-809 Harun-ür Reşid Yönetimi | 18 Aralık 1918 General Hamlin törenle ADANA' ya girdi. |
960- 956 Nikeforos Fokas, Tarsus ve Misis'i ele geçirdi. | 20 Ekim 1921 Ankara antlaşması ile Fransız işgeli kaldırıldı. |
1080-1375 Ermeni Krallığı | 2 Aralık 1921 Mustafa Kemal, ADANA' nın kurtuluşuna ilişkin bir bildiri yayınladı. |
SEYAHATNAMELERDE ADANA İÇİN SÖYLENENLER
Bedrettin El Gazzi : " Misis Ceyhan üzerinde bir şehirdir. Ağaçları bol ve mütenevvidir. Bahçelerini sulayan bu nehrin üzerinde büyük ve muhkem yapılı bir köprü vardır. Köprünün iki başında geceleri kilitlenen iki büyük kapı vardır. Burası evvelce en iyi ve ileri şehirlerden biri idi. Birçok büyük adam yetiştirmiştir. Fakat maalesef bugün yıkılmış ve asırlar onun güzelliğini bir yudum su gibi içmiştir."
"ADANA' ya ... Seyhan nehri üzerinde bulunan bir köprü vasıtasıyla girilmektedir. Ceyhan' a yakın büyüklükte olan bu nehrin şehir etrafındaki akışı çöreklenmiş bir yılanı andırır. Nehrin üzerine konmuş su dolapları vasıtasıyla bağlar, bahçeler sulanmaktadır...
... Manzarası pek hoş olan cenneti andıran bu yerden geçen nehir, gündüzleri güneşin geceleri mehtabın süslerine bürünerek, tatlı hışıltılarla akıyor, dört köşeye hayat ve neşe saçıyordu. İki yakasını donatan ağaçlar, onun bu mağrur akışına sanki, ' şen yerleri dolaşamaz yüce dağları aşamazsın ' demek istiyorlardı..."
Katip Çelebi : " ... Şehrin havası ağır olmakla, halkı, altı aya kadar yaylaya çıkar. Şehirde bazı dükkanlar açık kalır ve mahalle bekçileri bulunur. Yaylaların iki durak ilerde dağlar içinde Ramazanoğlu Yaylası yol üzerindedir. Asıl yaylaları Tekir yaylası' dır ki, ADANA halkının bir geleneği olarak, yaz mevsiminde burası mamur bir kasaba gibi olur... "
( Cihannuma adlı Seyahatnameden )
Sahibi Bilinmeyen Seyahatname : " ADANA büyük şehirdir. 3 camisi vardır. Biri gerçekten seyredilmeye değer, hoş bir camidir. İki hamamı vardır. Su kenerındaki hamamı daha güzeldir. Çarşı pazarı mükemmeldir. Bir bedestanı ve su kenarında bir küçük kalesi vardır. Şehrin kenerından akan büyük nehre Kızılırmak derler. Şehre su çekilmek için büyük bir dolap vardır. Şehrin bütün suyu bu dolapla sağlanır. Büyük bir köprüsü vardır. Bu köprüden geçilir, su kenerında bir ' Hünkar Köşkü ' vardır. Hoş bir mesire yeridir. ADANA şehri bağlık ve bahçeliktir. Limonu, turuncu gayet çok olur. Hele narı emsalsizdir. Başka meyveler de olur. Şehrin paçası da meşhurdur... "
( Sahibi bilinmeyen el yazması Seyahatname Hicri 1056 ( 1646 )
Paul Lucas : 1706' da ADANA' yı şöyle anlatır : " ADANA' nın ortasından Paris' in Sen Nehri büyüklüğünde ( Çakıt ) Seyhan Irmağı geçmektedir. Kıyısında kentin kalesi vardır. Bu kale küçük ama temeli ve yapısı çok sağlamdır. Çevresi 300 m' den fazla olmayan bu kalenin içinden, büyük gözlü bir taş köprüye geçilerek kentin dışına çıkılmaktadır. Köprünün sağ kolu üzerinde büyük su kemerleri, bunların altında da su dolapları bulunur. Büyük kemerli su yolları, ırmaktan çekilen suyu kanallarla kente ulaştırır. "
Eski ADANA Valileri ve Yaptıkları İşler
NAŞİT PAŞA (1871): 5 Mart 1873' de yayına başlayan ADANA' nın ilk gazetesiyle Seyhan ili ilk ADANA Salnamesi onun döneminde çıkarıldı.
MAHMUT NEDİM PAŞA (1873): O tarihe kadar ADANA' nın adı eski yazıyla (EDENE) şeklinde yazılırdı. Bu yazı biçimi, bir harf fazlasıyla Edirne' ye çok benzerdi. Bu benzeyiş resmi yazışmalarda ve özellikle posta hizmetlerinde türlü yanlışlıklara neden olurdu. Sonradan Sadrazam olan Mahmut Nedim Paşa EDENE' nin ATANA şeklinde yazılmasını bir genelgeyle bildirdi. O günden latin harflerinin kabülüne kadar resmi yazışmalarda vilayetin adı ATANA olarak yazılır, ADANA olarak okunurdu.
ŞAİR ZİYA PAŞA (1878): Okullar çoğaltıldı. Fransızca öğrenmeleri için memurlara kurslar açtı. İstanbul' dan getirttiği bir tiyatro kumpanyasıyla Adana' da bu sanatın tohumunu attı. Fransızcadan çevirdiği oyunları sahnelendi. Memurların tiyatroya devamını zorunlu kıldı. Kendinden önceki valilerin, düşünce ayrılığı nedeni ile hapse atmış oldukları kişileri salıverdi. Seyhan ve Misis köprülerini onartarak korkuluklarını yeniletti.
ABİDİN PAŞA (1881): Halkın yardımyla, tümüyle taştan, askeri idadi binasını ( Şimdiki Kız Lisesi ) yaptırdı. Dar sokakları genişleten ve saathaneyi de yaptıran odur. Adana' ya ilk çalar saat Abidin Paşa 'nın çabasıyla girmiş oldu. Saat kulesinde, her saat başı, vakit belirleyen güçlü ses, kentin birçok yerinden duyulurdu. Resmi dairelerdeki görevliler, işe başlama ve ayrılma saatlerini buna göre ayarlarlardı. Hele namaz vakitleri kolaylıkla belirlenirdi. Dönemin şairlerinden Fani Efendi kuleyi, o zamanlar şu dörtlükle anlatır :
r.
Abidin Paşa tarımda makineleşmeyi sağladı. Ovadaki bataklıkları kuruttu.
ŞAKİR PAŞA (1888): Bağlar semtinde otururdu. Müziğe ve içkiye çok düşkündü. İşten dönerken evinin önünde treni durdurmak için imdat işaretini çekmeyi alışkanlık haline getirmişti. Bu durum karşısında yabancıların elindeki demiryolu işletmesi burada bir istasyon yapmak zorunda kaldı. Bu istasyon Şakir Paşa adıyla anıldı.
FAİK PAŞA (1894): Faik Paşa görevini yapamayacak kadar yaşlı bir adamdı. ADANA' ya vali olarak atanmasını alaya alan dönemin şairleri onun için şöyle demişlerdi :
BABANZADE MUSTAFA ZİHNİ PAŞA (1909): 1 Nisan 1909' da başlayan ADANA Vakası' na çözüm getiremedi. Her iki yandan binlerce insan öldü.
YARBAY CEMAL PAŞA (1909): Ermeni olayları sonrası ortalığı yatıştırdı. Taşkınlara karşı Seyhan' ın iki yakasına setler yaptırdı. Okullar açtı. Yetimleri bir binada topladı.
ADANA İl Sınırlarının Gelişimi
ADANA ilinin sınırları, Osmanlı yönetiminden Cumhuriyet' e ve Cumhuriyet' tin kurulmasından bugüne kadar birçok değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklikler şöyledir :
1867' den önce, ADANA çeşitli zamanlarda Konya' ya , Malatya' ya, Şam' a, Halep'e, ve Kıbrıs' a bağlı bir yerleşim birimi olarak varlığını sürdürdü.
1867' de ADANA bağımsız bir Osmanlı vilayet merkezi haline getirildi.
15 Ağustos 1920' de Kurtuluş Savaşı güçleri, il merkezini Fransız işgali altındaki ADANA' dan, Pozantı' ya taşıdı.
1923' te Mersin ve Silifke, ADANA' dan ayrıldı ve İçel ili kuruldu.
1926' da, 1923' te kurulan Kozan vilayeti ilçe olarak ADANA' ya bağlandı.
1933' te 1923' de kurulan Cebeli Bereket ( Osmaniye ) kaldırıldı, ilçe yapılarak ADANA' ya bağlandı.
1934' te ADANA ilinin adı SEYHAN oldu.
1939' da Hatay' ın Türkiye ' ye katılmasından sonra, Payas ve Dörtyol Seyhan ili sınırlarından çıkarak Hatay' a bağlandı.
1956' da SEYHAN adı kaldırıldı, ilin adı ADANA oldu.
1998' de Osmaniye ilçesi ADANA' dan ayrılarak bağımsız bir vilayet yapıldı, Kadirli ilçesi de Osmaniye' ye bağlandı.
KAC KAC
ADANA ve çevresinde Ermeni ayaklanması ( 14 - 25 Nisan 1909 ). İstanbul'daki "31 Mart Vakası"'ndan bir gün sonra başlayan ayaklanma iki aşamadan oluştu. İlki Adana, Tarsus, Erzin, Misis, Dörtyol ve çevresinde ( 14 - 16 Nisan ) , ikincisi dokuz gün sonra yalnızca Adana'da meydana geldi. Ermenilerin Türk mahallerine saldırmasıyla başlayan ayaklanmada, önce paniğe kapılan ADANA 'nın müslüman halkı birbirlerini "kaç kaç" diye uyararak kentten çıkıp dağlara sığındıklarından bu toplu göç halk arasında daha sonra "kaç kaç" diye anıldı. Müslümanlar Ermenilere karşı saldırıya geçince güvenlik kuvvetleri önlem almaya çalıştı. Ayaklanmayı örgütleyen ve Avrupa devletlerinin duruma müdehale edeceğini uman ADANA 'daki Ermeni piskoposu Muşeg, ayaklanma başarısızlığa uğrayınca İskenderiye'ye kaçtı. Olayın Avrupa basınında Türkiye aleyhine kullanılması Osmanlı hükümetini telaşa düşürdü. Olayın ardından Cemal Paşa ADANA valiliğine gönderildi. Yapılan yargılamada Avrupayı tatmin için kırk yedi Türk ve bir Ermeni idam cezasına çarptırıldı.
Bizans Dönemi'nde ADANA : İ . S 395' te Büyük Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı diye ikiye ayrılınca, ADANA ovaları Doğu Roma İmparatorluğu' nun ( Bizans ) egemenliğinde kaldı. ADANA, Roma İmparatorluğu ve özellikle Doğu Roma İmparatorluğu yönetimi altında hızlı bir gelişme gösterdi, önemli bir ticaret merkezi oldu.
Hollanda'nın Liman Projesi : Abidin Paşa' nın valilği döneminde, Hollandalıların ADANA' yı Akdeniz' e bağlama önerisi, padişah Abdülhamit tarafından reddedildi. Bunda, Seyhan kenerına yapılacak "setler * " ve her yıl dolacak yatağın temizleme masraflarının ağırlığının rolü olduğu görüşü savunulmuştur. Dr. Kottsch ise anılarında küçük ölçekli gemilerin zaten Taşköprü * ' ye kadar geldiğini belirtmekte ve şöyle demektedir :
" Kentin yanında Seyhan nehri o kadar derindir ki, Kıbrıs ve Kuzey Suriye limanlarından küçük gemilerle Taşköprü' ye kadar gelinebilir. Burada içlerinde iki yüksek Latin tarzı yelkenlinin bulunduğu 8 tane gemi saydım. Bu gemiler dönüşte kereste, susam, buğday, yün ve pamuk ile biraz da diğer mahsüllerden götürüyorlar. ADANA' nın çarşısı tüccar sayısı itibariyle Tarsus' tan büyüktü. Burada bilhassa silah satışı çok oluyor."
Deniz ulaşımı açısından bir başka öneri, ADANA'nın Yumurtalık ve Karataş limanlarını modernleştirmeyi amaçlıyordu. Ancak bu tasarı 1880' de geri çevrildi. Söz konusu tasarı 240 bin liraya yakın bir harcamayla Karataş-Yumurtalık limanlarını günün gemilerine elverişli bir yapıya kavuşturmayı öngörüyordu. Tasarının geri çevrilmesiyle, doğal koşulları liman olmaya elverişli Mersin, giderek gelişen bir kent merkezi olmaya yöneldi. ADANA ve Mersin arasındaki işbölümü de böylece kesinleşmiş oldu. Bu işbölümünde ADANA Çukurova' nın merkezi durumuna gelirken, Mersin de onun limanı olacaktı.
* Yazıda bahsi geçen setler 1990 yılından sonra Seyhan nehri kenarlarına yapılmıştır ve şu anda nehrin iki kenarında bu setler mevcuttur.
* Taşköprü, ADANA' da şu anda mevcut olan hemen hemen en eski eserdir. ADANA şehir merkezinde, Seyhan nehri üzerinde olan köprü M.S. 4. yy. ' da mimar Auxentios' a yaptırılmıştır.